STRATEJİ
Çapan Karacaer - 14 Ekim 2020 Çarşamba
OYUN İÇİNDE OYUN
Sorunsuz bir dış politika hayalden öte bir şey değildir. Sıfır sorun dediğimiz an dünya üzerinde kimsenin kimseyle kavga etmediğini, mücadele etmediğini kabul etmiş oluruz ki yok böyle bir dünya.
ABD dahil çok ülkede saymakla bitiremeyeceğimiz kadar olaylar oluyor. Bütün bunlara "TERÖR" gözüyle bakarsak olayları atlamış oluruz.
Yeryüzündeki bütün terör örgütlerinin arkasında güçlü istihbaratlar vardır. El Kaide Deaş ya da Pkk kendiliğinden oluşan yapılar değildir.
Büyük güçler büyük hedefler için çatışırlar terörü de ekonomiyi de bu yolda kullanırlar.
İngiltere brexıt'ten sonra Avrupa Birliği'nden çıktı yanına Çin'i alarak yeni bir oyun başlattı.Eski dostlarına da pay vererek yeni ortaklıklar inşa etti. Burada amaç Çin'i kullanıp dostlarıyla birlikte enerjiye, paraya ve güce hükmetmekti .Karşısında iki ana blok vardı bunlardan ilki ABD'ydi.İşte dünyanın her yerinde çatışan bu güçlerin en çok olmak istedikleri yer Türkiye’dir.
İşte asıl oyun da burda
Kınama
Çapan Karacaer - 16 Haziran 2013 Pazar
Aksaray MHP eski millet vekili aday adayı Çapan Karacaer, Hakkari Çukurca’da meydana gelen hain saldırı için şunları söyledi; “Hainler ülkeyi yine kana, yine yasa boğdular. İnsani duygulardan arındırılmış bu ruhsuz hain kanlı eller yine birçok ailenin ocağına ateş düşürdüler. Dış güçlerin maşası haline gelmiş etnik köken üzerinden hareket eden, bu satılmış beyinlerin asıl amacı milletimizin arasına nifak tohumlarını sokmaktadır. Güya Kürtlerin haklarını savunduklarını iddia eden bu eli kanlı hain terör örgütü en büyük kötülüğü Kürtlere yapmıştır. PKK denilen bu terör örgütü dış güçlerin, güdümünde olan bir ermeni kuruluşudur. Liderlerinin tamamı Kürt kimliğine bürünmüş ermeni asıllı kişilerdir. APO kürt değil, dedesinin ninesinin ermeni olduğu ispatlanmıştır. Benim Tek İstediğim Vatandaşlarımızın infiale kapılıp bu kanlı terör örgütünün, emellerine alet olmamalarıdır. Aksi taktirde, onlara hizmet etmiş oluruz ki, onların istediği de budur. Ateş düştüğü yeri yakar. İktidar bu duruma acil çözüm getirmek zorundadır. Çare “ Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır. Operasyonlara devam edilecektir. Gereği yapılacaktır” gibi söylemler değildir. Şunu biliyorum ki, Türk Milleti birliğine beraberliğine devletin bölünmez bütünlüğüne, bayrağına, töresine sahip çıkarak bu hainlerin emellerini boşa çıkaracaktır. Tüm Şehitlerimize, Allahtan rahmet kederli acılı ailelerine baş sağlığı yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Onlara minnettar olduğumu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Milletimizin başı sağ olsun….Vatan Sağ Olsun…”dedi.
MİLLİ ŞUUR
Çapan Karacaer - 30 Mayıs 2013 Perşembe
MİLLÎ ŞUUR ve ULUS BİLİNCİ Büyük felaketler millî duyguları coşturur. Millî şuur sahibi aydınlar, millî duyguları coşmuş olan halka önderlik eder ve böylece millî felaketlerden millî zaferler doğar. Osmanlı Türkleri, yirminci yüzyılın başlarında büyük felaketler yaşadı. Yüzlerce yıllık vatan topraklarını kaybetti; milyonların göçleriyle insanlar birbirine karıştı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Anadolu topraklarının da düşman çizmeleriyle çiğnendiğini gördü. Bu onlar için yüzlerce yıllık tarihlerinde asla görülmemiş olan büyük bir felaketti. Yüreklerindeki ızdırap patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü. İşte o zaman millî şuur sahibi aydınlar ortaya çıktı; Mustafa Kemal’in önderliğinde teşkilatlandı ve halkın millî duyguları galeyana getirildi. Galeyana gelmiş halkın yüreğinden kopan büyük güç bir mucize yarattı ve Osmanlı’nın sönmüş küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Bir ölüm kalım savaşı sonunda cumhuriyeti kuranlar yeni rejimin değiştirilmesi mümkün olmayan esaslarını kanlarıyla belirlediler.
Vahim olay
Çapan Karacaer - 11 Mayıs 2013 Cumartesi
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen bu vahim olay sonucu hayatlarını kayıp eden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diler başta aileleri olmak üzere tüm Reyhanlı halkına ve yüce Türk Milleti’ne başsağlığı, yaralılara da acil şifalar temenni ederim. Elbette analar ağlamasın elbette Mehmetçikler ölmesin onlar bizim evlatlarımız burunlarının bile kanamasını istemeyiz.Yine söylüyorum elbette ölümler olmasın.Ancak 700 bin askere sahip bir ülke olarak PKK denilen terör örgütünün göz göre göre elini kolunu sallaya sallaya gitmelerini yaptıklarının da yanlarına kar kalmasını içime sindiremiyorum.En azından kanun karşısında hesap sorulup suçlular cezasını çekmeliydi.700 bin kişilik ordu 1200 veya 2000 kişilik PKK'lıyla nasıl baş edemiyor onu da aklım almıyor üstelik TÜRK ORDUSU. Saygılarımla
AKSARAY TARIMI
11 Mart 2020 Çarşamba

AKSARAY ‘A TARIMSAL AÇIDAN GENEL BAKIŞ  İLİN ARAZİ VARLIĞI

arazinin cinsi

Miktarı ha.

Miktarı %

tarım arazisi

  420.430

54,46

çayır mera arazisi

  277.803

35,97

orman arazisi

    12.528

1,62

tarım dışı arazi(yerleşim yerleri dahil)

    10.376

1,34

toplam su yüzeyleri(göl ve göletler dahil)

    51.048

6,61

toplam

   772.185

100,00

 Aksaray İline 7 ilçe, 41 belde ve 151 köy bağlıdır. Aksaray’ın ekonomik yapısı tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Nüfusun  % 70’i tarım ve hayvancılıktan geçimini sağlamaktadır. İlimizde, toprakların % 54,4’ü(420,430ha) tarıma elverişli olup, geri kalan % 45,6’sı (350,755) ise çayır, mera, bozuk ormanlık ve tarıma elverişsiz ormanlardır. İlimizde ekilebilir tarıma elverişli alan 420.430 hektar olup bunun  % 86’sında(361,406 ha) kuru, %14’ünde (59,02 ha) sulu tarım yapılmaktadır. Tarım alanlarında; hububat, baklagiller, endüstriyel bitkiler, yumrulu bitkiler, meyve ve sebze yetiştirilmektedir. Tarımda kaliteyi ve verimliliği artırmak için çiftçiye gerekli eğitimin ve desteğin verilmesi lazım. Makineleşmeyi teşvik ederek tarımı yaygınlaştırmak ve birim alandan daha çok ürün alınmasını sağlamak lazım.Ancak bu iktidar döneminde bunların hiç biri yapılmadı.

 ürün bazında ekili alanlar ve üretim

arazi varlığı

2007

2008

2009

 

miktarı (ha)

üretim (ton)

miktarı (ha)

üretim (ton)

miktarı (ha)

üretim (ton)

tahıllar

223.470

657.255

225.455

656.167

215.160

738.240

baklagiller

16.742

17.917

16.937

17.953

18.660

19.432

şeker pancarı

10.755

531.900

11.013

533.210

11.665

692.510

bağ sahası

1.142

31.022

3.964

32.312

3.248

22.000

ayçiçeği(çer+yağ)

8.530

24.267

18.540

52.703

13.224

38.648

yumrulu bitkiler

6.373

194.157

7.028

204.117

7.143

209.064

yem bitkileri

18.055

404.418

16.957

418.500

17.020

391.811

sebze ekilişleri

6.509

43.756

5.687

46.030

6.768

45.270

meyve sahası

2.926

27.792

8.878

60.727

27.000

25.549

toplam

294.502

1.932.484

304.459

1.993.292

319.888

2.129.319

Tarım 8 yılda iflas etti                                                   

1980’lerin başında kendine yetebilen Türkiye, 2000’li yılların başından itibaren birçok tarım ürününü ithal eder duruma geldi. 2003-2010 yıllarında ise tarım ürünleri ithalatı 70.4 milyar dolara çıktı.Dünyada tarım ürünleri üretiminde kendine yetebilen 7 ülkeden  biri olarak gösterilen Türkiye,  21. yüzyılda ise  tarım ürünleri ithalatına çuval  çuval  para öder hale getirildi.                  Türkiye, Yunanistan ve ABD’den pamuk, Rusya’dan buğday, Fransa’dan arpa, Mısır’dan pirinç, Ukrayna’dan mısır, Sri Lanka’dan çay, İtalya’dan bakla, Çin’den sarımsak, Panama’dan muz, Meksika’dan nohut, Kanada’dan mercimek, Şili’den ceviz alıyor.1980’lerin başında dışarıdan sadece 50 milyon dolarlık tarım ürünü alan Türkiye sadece 2010 yılında 12 milyar 880 milyon dolarlık ithalat yaptı. 2003-2010 yıllarında ise tarım ürünleri ithalatına  toplam 70 milyar 449 milyon dolar ödendi. 

Tarım, Türkiye için sosyal-ekonomik ve politik bakımdan önemli bir sektördür.“Ulusal gelire yüzde 11, istihdama yüzde 30 katkı yapar. kırsal alanın hemen tek ekonomik gelir kaynağı olan bir sektördür. Buna karşın, sektörün son yıllarda sürekli kan kaybettiği, iç ticaret hadlerinin korkunç bir şekilde tarım aleyhine geliştiği, sektörün genelinde üretim artışlarının nüfus artış hızının gerisinde kaldığı, bazı alt sektörlerde üretim de geriye gidişlerin yaşandığı, kırsal yoksulluğun dayanılmaz boyutlara ulaştığı bilinmektedir. Doğal ve ekolojik kaynakları bakımından oldukça şanslı, biyo çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan Türkiye’nin hiç te hak etmediği bu yapının tabiki kendiliğinden doğmadığı, bunun nedeni uygulanan Dünya Bankası ve IMF destekli “tarım reformudur. 

 Tarımdaki genel durum
AKP iktidarları, tarım ve sanayi dengesini kuramadığı gibi kurmayı da düşünmemiştir. Bu yanlış politikalarla Türkiye tarımda önemli bir ihracatçı konumundayken,tarım ürünlerini ithal eder hale gelmiştir. 
Planlama fikrinden mahrum, ülke sorunlarını toplu bir bakış açısıyla görme şuurundan yoksun AKP hükümeti ülke kaynaklarını israf etmeye devam etmektedir.  AB ve ABD’den aldığı talimatı yerine getirmeyi görev bilen iktidar şeker pancarı, tütünün ekim alanlarını daraltmış, tarıma sağlanan teşvikleri azaltmıştır. 
AB’de 20 milyon çiftçi devletten yılda 50 milyon dolar teşvik alırken, bizim 20 milyon çiftçimiz yılda ancak 5 milyon dolar  destek almaktadır. AB’nin tarım sektöründe uyguladığı diğer gizli ve açık  teşvikler de dikkate alındığında durumun ne kadar  aleyhimizde olduğu görülmektedir.
Bu şartlarda gümrüklerini de sıfırlamış olan Türkiye’nin AB karşısında bir rekabet şansı olabilir mi? Olmamıştır. Kendi kaderine terk edilmiş çiftçimiz, “Milletin Efendisi”  olmaktan çıkarılmış,  her gün biraz daha eriyen çaresiz insan haline getirilmiştir. 
Tarımı en fazla destekleyen ülkeler gelişmiş ülkelerdir. AB’de 2007 - 2013 bütçe döneminde  tarıma ayrılan pay % 43 iken, bu rakam Türkiye’de sadece %2,5-3 tür.  Mesela Fransa’da mazot; bizden %40 daha ucuz, Polonya’da ÖTV’ siz, ABD’de ise bize göre 1/3 ucuzdur.
Yüksek KDV ve ÖTV sebebi ile çiftçilerimiz yeterli gübre atamamakta, üretim maliyeti artmakta, ancak ürün fiyatı düşük kalmakta ve rekabet şansımız azalmaktadır. Dolayısıyla tarımda üretim maliyetinin düşürülmesi için gübre, zirai ilaç, tarımsal akaryakıt, elektrik, plastik, örtü vs.de KDV kaldırılmalı veya indirilmelidir. 
Tarımda ilk  5 yıllık hedef; %25-30 üretim artışı olmalı, akılcı, ölçek işletmeciliğine uygun planlı düzenlenebilir proje ve etkin sermaye kullanımı sağlanmalıdır.
AKP iktidarlarının çiftçimizi ve sabit gelirleri  perişan edişinin somut bir biçimde  görülebilmesi için aşağıda  bazı mukayeseler sunuyorum:
2002’de 3 kg buğday ile 1 lt mazot alınabiliyordu.
2011’de 7 kg buğday ile 1 lt mazot alınabiliyor.
2002’de 15 kg süt ile 1 torba yem alınabiliyordu.
2011’de 55 kg süt ile 1 torba yem alınabiliyor.
2002’de 5 kg buğday ile 1 kg 20/20 gübre alınabiliyordu.
2011’de 16 kg buğday ile 1 kg 20/20 gübre alınabiliyor.
2002’de 33 kg ayçiçeği ile bir büyük tüp gaz alınabiliyordu.
2011’de 60 kg ayçiçeği ile bir büyük tüp gaz alınabiliyor.
2010’da 1 kg ekmek 1 lira, 2011’de 1 kg ekmek 2.10 TL
Hem Üretici Hem Tüketici Fakirleşti 
Ortalama memur emekli aylığı ile 2005’te 62 kg dana eti alınabilirken,2010’da 43 kg dana eti alınabiliyor.
Ortalama memur emekli aylığı ile 2005’te 271 kg tavuk eti alınırken, 2010’da 205 kg tavuk eti alınabiliyor.
Ortalama memur emekli aylığı ile 2005’te 255 kg beyaz peynir alınabilirken, 2010’da 79 kg beyaz peynir alınabiliyor.
2002’de ülkemizdeki sığır sayısı 7 milyon iken, bugün 2.5 - 3 milyona düşmüştür.
2002’de 39 milyon olan küçük baş hayvan sayısı ise bugün 23 milyondur.
2002’de icradaki dosya sayısı 10 milyon iken, 2010 yılında bu rakam 18 milyona yükselmiştir.
Borcunu ödeyemeyip kara listeye alınanların sayısı 2005’te 10 bin, 2010’da 2 milyon 168 bine ulaşmıştır.
2002’de bankalara tüketici kredisi borcu olan kişi sayısı 1 milyon 655 binden 2010’a gelindiğinde 10 milyon 338 bine yükselmiştir.
2004’te 58 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısı, 2010’da 121 bine, 2002’de 743 bin adet olan karşılıksız çek sayısı, 2010’da 828 bin adede ulaşmıştır. Bu rakamlar; uygulanan ekonomik politikanın sosyal yapıda meydana getirdiği  büyük çatlakların,yıkımların ifadesidir. Bunları görmeyen, çaresini düşünmeyen bir siyasi hareketin ülkeye  huzur, saadet, güvenlik getirmesi mümkün değildir.                                                                                            2010 sonu itibariyle Türkiye’nin nüfusu  73.722.938 kişiye ulaşmıştır. Bunun % 50,2’sini (37.043.182 kişi) erkekler, % 49,8’ini(36.679.806 kişi) kadınlar oluşturuyor.Toplam nüfusun  % 76,3’ü  (56.222.356 kişi) il  ve  ilçe  merkezlerinde  ikamet  ederken, % 23,7’si (17.500.632 kişi) belde ve köylerde ikamet etmektedir                                                                                      a) Yıllık ihracatın113.93 milyar dolara ithalatın da 185.49 milyar dolara çıktığını görmekteyiz.Son bir yılda, dış ticaret açığı (ithalat ile-ihracat farkı)  71.56 milyar dolara yükseldi                    Bunda enerjinin payı yıllık yaklaşık 30-35 milyar dolardır .            d) 2010 sonu itibariyle  cari açığın(yurda giren döviz ile çıkan döviz farkı)  48 milyar dolar olduğu görülecektir.                        Yukarıda kısaca değinilen dış ticarete ait ekonomik verilere baktığımızda, cari açığın önemli bir sorun olduğunu görmekteyiz. Yüksek faiz düşük kur nedeniyle ithalat aşırı ölçüde artmış, ihracat ve turizm ise o ölçüde  düşmüştür  . Sonuçta hem cari açık artmış hem de yeterli yatırım ve üretim  olmaması  nedeniyle  işsizlik  %11-12  seviyelerine çıkmıştır.(üç milyon beş yüz bin işsiz) Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik ve cari açık meselesinin çözümü için daha fazla yatırım, daha fazla üretim, daha fazla ihracat yapılması turizm gelirinin arttırılması  lazım.                                                                      Cari  açığın ana unsurlarından olan enerjide dışa bağlılığın azaltılması için bir an önce nükleer enerjiye sahip olmamız lazım.                                                     %18’i(13.255.685)kişi.İstanbul’da                                                      İŞTE TÜRKİYE'NİN BORCU!

Türkiye'nin Merkezi Yönetim brüt borç stoku, 28 Şubat 2011 itibariyle 482.8 milyar TL oldu.   (332 milyar$)     Borç stokunun 351,8 milyar TL(242,6 milyar$) tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsinden, 131 milyar TL(90,3 milyar$)  tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluştu.                                                          Türkiye'nin  brüt borç stoku, 28 Şubat 2011 itibariyle geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.6 artışla 482,8 milyar TL  (332milyar$) oldu. Borç stokunun 351,8 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsinden, 131 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluştu.                                                                                            Türkiye’nin iç borç stoku 357.5 milyar TL (246,5 milyar$) dış borç stoku ise 125.3 milyar TL (86,4milyar$) dır. İç borç stokunun 304.4 milyar TL si  piyasaya   53,1 milyar TL si kamuya aittir.        Dış borç stokunun 70,9 milyar TL'sini tahvil, 54.4 milyar TL'sini krediler oluşturdu. Krediler içinde uluslararası kuruluşların borcu 33,6 milyar TL, hükümet kuruluşlarının ise 10,1 milyar TL olduğu belirlendi.                                                                                        NOT: %6,5(4.771.716)kişi)Ankara,                                                                                                                %5,4(3.948.848)kişi)İzmir,                                                              %3,5(2.605.495)kişi)Bursa,                                                            %2,8(2.085.225)kişi)Adana

 

 

Diğer Haberlerler
ADALAR
DEMOKRASİ ÜZERİNE
ABD nin SOYKIRIM YALANI
Cumhuriyetin kuruluşu
BASIIN AÇIKLAMASI
BİR MAYIS
KÜRTLERİN BAŞ BELASI PKK
DEMOKRASI
DEMOKRASİ ÖRGÜTLENMEKTİR
EKONOMİNİN ÇÖKÜŞÜ
AKSARAY'IN TARİHİ KONUMU
AKSARAY'A EKONOMİK YÖNDEN GENEL BİR BAKIŞ
SORUN TÜRKİYE SORUNU
BU ÜLKEDE TERÖR NASIL BİTER
TÜRKİYE'Lİ OLABİLİR Mİ
TARIM ÜRETİCİLERİMİZ
ÜÇ ÖNEMLİ SORUNUMUZ
Aksaray Lisesi Tarihçesi

 
  Copyright © 2013 Çapan Karacaer - Her hakkı saklıdır. E-mail : info@capankaracaer.com